Menü Kapat

Cimri

cimriDelikanlı, bütün ağırlığını koltuk değneklerine vermiş vaziyette deniz kenarındaki lüks lokantanın vitrinini seyrediyordu. Yemeklerin sıcaklığından yer yer buğulanan camekanın sol tarafında kıymalı yumurtadan patlıcan kebabına kadar 15-20 çeşit yemek sergileniyor, sağ tarafındaki özel bölümde ise şişlere geçirilmiş tavuklar kızartılıyordu. Kendisi bir arka sokakta oturduğu için bu lokantanın önünden defalarca geçmiş, fakat vitrine bir kerecik olsun dikkatle bakmamıştı. Fakat şimdi, iki-üç gündür yemek yiyemediği için midesinin emrine girdiğini hissediyor ve karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemiyordu.

Çocuk, dışarıya sızan nefis kokuların tesiriyle yutkunup dururken, vitrin camında yankılanan seslerle kendine geldi. Aşırı derecede şık ve şişman bir adam, sigara alırken cüzdanından bir kağıt para düşürmüş ve deniz tarafına esen rüzgar, parayı çocuğa doğru uçurmaya başlamıştı. Adam, önünü bile görmesini engelleyen şişkin vücudundan ötürü koşamadığından boğuk boğuk bağırıp duruyordu. Delikanlı, paranın geliş yönünü kestirdikten sonra, anne ve babasıyla birlikte geçirdiği kazadan bu yana kullanmakta ustalaştığı koltuk değneklerinden birini kaldırdı ve duvar dibinden geçmekte olan paranın üstüne bastırıverdi. En değerlisinden gıcır gıcır bir banknottu bu. Zorlukla eğilip onu yerden aldığında, şişman adam nefes nefese yanında belirdi ve hırıltılı bir sesle:

— O para benim, diye atıldı. Ver bakalım.

Delikanlı, hiç olmazsa bir teşekkür beklemesine rağmen yine ses çıkartmadı ve parayı adama doğru uzatmak üzereyken, açlığın verdiği bir fikirle:

— Bu parada benim de hakkım olmalı, dedi. Onu tutmasaydım, denize uçacaktı.

Çocuğa bir tokat patlatıp avucundaki parayı almak, şişman adam hiç de zor değildi. Fakat çevrelerini saran meraklılar yüzünden böyle bir şeye kalkışmak işine gelmiyordu. Kibar görünüşünü bozmamaya çalışarak:

— Peki öyle olsun, dedi. Ne kadarını istiyorsun?

Çocuk, biraz ilerisindeki vitrine başıyla işaret ederken:

— İki tavuk alacak kadar olsa yeter, dedi. Birini kendim, diğerini de bana bakan komşularım için istiyorum.

Adam burnundan soluyarak:

— Sen tavuk fiyatlarını bilmiyorsun galiba, diye gürledi. Ama bir taneye razı olursan gidip alabilirim.

Çocuk, ister istemez boyun büktü ve büyük bir heyecanla kısmetini beklemeye koyuldu. Şişman adam ise oldukça rahatlamış görünüyordu. Çocuğun elinden kaparcasına aldığı banknotu cebine atarken hızlı adımlarla lokantaya doğru ilerledi ve büyük bir saygıyla yanına koşan garsonların en yaşlısına:

— Dünden kalan tavuklardan birini paketleyip dışarıdaki çocuğa verin, dedi. Ama sakın benim buranın sahibi olduğumu söylemeyin, tamam mı!..

Bir yanıt yazın