Menü Kapat

Türk hukuk sisteminde çocuk ve hukuki durumu

çocukTarihin farklı dönemlerinde ve değişik kültürel yapılarda,’çocuk’  ve ‘çocukluk’ tanımlarının farklı olduğunu görüyoruz. ‘Çocuk kimdir? ve Çocukluk dönemi nedir’? sorularına verilen cevapların çocuk haklarının ve çocuk hukunun belirlenmesinde belirleyici olduğunu görüyoruz.

Tarihsel süreçte çocuk ve çocukluğa ilişkin çeşitli  ‘mit’ lerin olduğunu görüyoruz.

Bu tür mitlerden biri, yetişkinlerin çocuklara yönelik davranışının saygıya ve çocukların çıkarlarını en iyi şekilde korumak konusunda bir kaygıya dayandığını öne sürer. Bu idealleştirilmiş algılamaya göre, çocuklar tamamlanmış yetişkin yaşamında merkezi bir konuma yükseltilirler. Çocuklar yetişkin yaşamının bir çok alanında anlamın yanında, motivasyon ve amacıda sağlarlar. Aile bağları içinde, evliliği evlilik yapanın çocuk olduğuna inanılır. Ana babalar çocuklarının hayatta en iyi başlangıcı, hatta kendilerinden daha iyi bir başlangıç yapmalarını isterler ve bunun için var güçleri ile çalışırlar. “Çocukluk korunması
gereken bir durumdur”.

Çocukluğa dair ikinci bir mit ise, Çocuklara yönelik davranışlarımızda belki daha etkili olabileceği düşünülmüştür. Bu çocukluğun “altın çağ” olduğunu süren mittir.

Bu mite göre çocukluk masumiyet ve zayıflığı nedeni ile yetişkin yaşamının tersliklerinden korunan özel bir dönemdir. Çocuk ekonomik yaşamın sorumluluklarından, iş dünyasından, olgunlukla birlikte miras alınan bir çok endişeden uzak tutulur. Çocukluk sınırsız bir özgürlük dönemi, oyun, eğitim ve öğretim zamanıdır.

Artan çocuk istismarı ve ihmali ve çocukların büyük ölçüde şiddete maruz kalmaları “altın çağ” olarak çocukluk mitinin daha az inandırıcı görünmesine neden olmuştur.

‘Çocuk nedir ‘? sorusunun yanıtında çocukluğa ilişkin beş noktanın ortaya konulması gerekir.(Bob Fraklin  ‘Çocuk hakları’ s.2l-23)

B i r i n c i s i,Çocukluk herhangi bir döneme ait tek bir evrensel deneyim değildir, Daha çok tarihsel olarak değişen kültürel bir yapıdır.

İ k i n c i s i, iki yaş grubu arasındaki ayırım çizgisi, yalnızca keyfi değil, aynı zamanda tutarsız. İnsanlar bazı faaliyetler için çok küçük görüldükleri halde, diğerleri için yeterince büyük sayılabiliyorlar.

Ü ç ü n c ü s ü,Çocuklar negatif bir şekilde ‘yetişkin olmayanlar’ olarak tanımlanıyorlar.

D ö r d ü n c ü s ü, Çocuk terimi kronolojiden çok iktidarla ilgilidir. Terim belli bir yaşa işaret etmekten çok, bir iktidar ilişkisini belirtmek eğilimindedir.

B e ş i n c i s i, çocukluk oldukça yeni bir buluştur. Holt, çocukluğun yaşamın özel bir evresi olarak yalıtılmasının, modern toplumun yaş bölümleri ile ilgilenme konusundaki eğiliminin bir parçası olduğu gözleminde bulunuyor. Doğumdan ölüme kesintisiz bir gelişim bölünmezliği olarak ele alınmak yerine yaşam, bir evreden diğerine geçiş olarak bir dizi evreye bölünüyor. Öyleyse çocukluk yaşam eğrisini birine çocukluk, diğerine yetişkinlik denilen iki bölüme ayıran ‘yapay bir dönemdir.Çocukluğun tarihsel olarak incelenmesinde önemli olan nokta şudur: Sağduyuya dayanan inançlar çocukluğu sabit ve değişmez bir durum olarak gördüğü halde, çocukluğun çok daha farklı bir biçim almış olduğu ve yine alabileceği varsayımı değişim potansiyelini gösterir ve sonuçta ‘Çocukluk kavramı sürekli değişmektedir.’ ‘Çocuk yaşla ve olgunlaşma ile gelişen ihtiyaçlara sahip bir bireydir.’

HUKUKTA ÇOCUK KAVRAMI

Hukukta ‘çocuk’ kavramı iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamda küçüğü yetişkinlerden ayırmak, ikinci  anlamda ise, küçüğün ana-babaya olan soy bağını ifade etmek amacı ile kullanılmaktadır.

Türk Hukuk Sisteminde Çocukluğun Başlangıcı

Türk Hukuk Sisteminde çocukluğun başlangıcı, kişiliğin kazanılması, kazanılmış sayılmasına bağlanmıştır.  Türk Medeni Kanunun 28.maddesine göre de ‘kişilik’ çocuğun sağ olarak tamamı ile doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşulu ile ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.Buna göre, kişiliğin kazanılması ve dolayısı ile çocukluğun başlayabilmesi bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.

Türk Hukuk Sisteminde çocuğun hakları ve çocuğun korunmasına ilişkin hükümler esas itibarı ile Türk medeni kanunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Çocuğun ailesi içinde korunması, ailenin çocuğun güvenliği bakımından önemi,çocuk ile ana-baba arasındaki soy bağının kurulması  ve sonuçları yer almaktadır.

ÇOCUĞUN AİLE İÇİNDE KORUNMASI VE HAKLARI

Ailenin Çocuğun Güvenliği Bakımından Önemi

Birey ve toplum arasındaki temel ilişkiler aile aracılığı ile kurulabildiğinden aile temel bir toplumsal kurumdur. Aile değişik biçimlerde de olsa tüm toplumlarda var olmuştur. Toplumun ilk ve doğal çekirdeği olan aile hem bireyin fizik, moral entellektüel gelişiminin doğal koşullarını sağlar, Hem de devletin üzerinde geliştiği sosyal temellerden birini oluşturur. Çocuk aile içinde doğar ve aile çevresinde edindiği eğitimle biçimlenir ve gelişir. Çocuğun yetiştirilmesi, eğitilmesi ve toplumun sağlıklı bir üyesi haline gelebilmesi için en uygun olan ortam ailedir. Alile çocuğun beslenme, korunma sağlık, sevgi, güven, eğitim ve toplumsallaşma gibi temel gereksinimlerini karşılayan en önemli kurumdur. Toplumlar temel değerlerini aile aracılığı ile gelecek kuşaklara aktarırlar.

Ana-baba ve ailedeki diğer bireylerin tutum ve davranışları bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yeterli sevgi ve sevecenlik içinde büyüyen çocuklar gelişimleri için yeterli deneyimleri elde edebilirler. Çocuğun gelişmesi ve sosyalleşmesinde, dolayısı ile haklarının ve güvenliğinin korunmasında aile ortamı birinci derecede önemlidir. Çocuklarda oluşacak
düşünce ve davranış modelleri bakımından ana-baba örnek alınacak birer semboldür. Bu nedenle aile yaşamı ve aile bireylerinin davranış ve ilişkileri ne denli sağlıklı olursa, çocuklarda o derece sağlıklı olacaktır. Bu nedenledir ki bütün hukuk sistemleri aile ve ailenin korunması ile yakından ilgilenmekte ve her türlü önlemleri almaktadır.

Bu hususta uluslar arası belgelerde ve Türk Hukuk sisteminde T.C. Anayasası ve diğer kanunlarda ailenin korunmasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

A- Uluslar arası Belgelerde Ailenin Korunması

* İnsan hakları Evrensel bildirgesi Madde.l2: Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır:

Aynı Bildirgenin l6.maddesine göre: Aile cemiyetin tabii ve temel unsurudur. Cemiyet ve Devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.

*B.M. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi Madde l0: Temel grup birimi olan aileye özellikle kurulabilmesi için ve ’Toplumun doğal ve çocukların yetişmesi ve eğitiminden sorumlu olması nedeni ile mümkün olan en geniş koruma ve yardım sağlanmalıdır.

*Kişisel ve Siyasal haklar Uluslar arası Sözleşmesi Madde 23 göre, ’Aile toplumun doğal ve temel grup birimidir ve toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.’

*Avrupa Sosyal şartı Madde l6: Bu şartı imzalayan devletlerin toplumun temeli olan aileyi ekonomik, toplumsal ve hukuksal bakımlardan korumakla yükümlü tutmuştur. Şartınl7. maddesinde de: Taraf Devletlere anaların ve çocukların sosyal ve ekonomik korunma hakkının etkin biçimde kullanılması bakımından uygun teşkilatlanmayı sağlama yükümlülüğü verilmektedir.

*B.M Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: Önsöz bölümünde, toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğu’ belirtilmekte, ayrıca ‘çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği’ kabul edilmektedir.

Aile ve ailenin korunması ile ilgili olarak B.M Çocuk hakları Sözleşmesinin 5,7,9,l0,l8 ve 27.maddelerinde de hükümler bulunmaktadır. Sözleşmenin l8 ve 27.maddelerine göre taraf Devletler çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında ana-babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesini hayata geçirecek ve çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişiminin sağlanmasında ana-babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesini hayata geçirecek ve çocuğun yetiştirilmesi konusunda ana-babaya her türlü yardımı edecektir.

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi Önsözünde, Ailenin çocuklarının hakları ile yüksek çıkarlarının korunmasında ve geliştirilmesindeki rolünün önemini teslim ederek ve lüzumu halinde Devletlerin de bu koruma ve gelişmeye iştirak etmeleri gerektiğini ifade etmiştir.

Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 8.maddesinde: ‘Herkes özel ve aile hayatına konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesine hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi ancak ulusal güvenlik kamu emniyeti ülkenin ekonomik refahı dirlik ve düzenin korunması suç işlenmesinin
önlenmesi sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasa ile öngörülmüş olmak koşulu ile söz konusu olabilir.

 B- Türk Hukukunda Ailenin Korunması

Başta Anayasa olmak üzere, Medeni kanun, Yeni Türk Ceza kanunu, Ailenin Korunmasına Dair kanun, Çocuk Koruma Kanunu ve diğer yasalarımız da ailenin korunmasınan ilişkin hükümler yer almaktadır.

Anayasa’nın 41.Maddesi: Aile Türk Toplumunun temelidir ve eşler arasındaki eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması, aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Anayasa’nın 6l. maddesine göre: Devlet, Korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçla gerekli teşkilat ve servisleri kurar ve kurdurur.

Aile hukukuna ilişkin kurallar Türk Medeni Kanunun ikinci kitabı olarak ‘Aile Hukuku’ bölümünde yer almaktadır. Ayrıca çocuğun aile içinde korunması ve kişi olarak Statüsünün belirlenmesi de gene 765 sayılı Türk Medeni Kanunu Hükümleri ile düzenlenmiştir.

ÇOCUĞUN HUKUKİ DURUMU

Türk Medeni Kanunu: 765 sayılı Türk Medeni Kanunun Birinci kitap, Birinci Kısım ve Birinci Bölümünde ‘gerçek kişiler ‘başlığı altında düzenleme kişilik hakları açısından yapılan düzenlemelerdir. 765 sayılı Türk Medeni Kanunu:

Madde 8: Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzenin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.

Madde 9: Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleri ile hak edinebilir ve borç altına girebilir.

Madde l0: Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Madde ll:  Erginlik l8 yaşın doldurulması ile başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.

Madde l2:  15 yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızası ile mahkemece ergin kılınabilir.

Madde l3: Ayırt etme gücü: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı,sarhoşluk ya da  bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.

Madde l4: Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.

Madde l5: Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.

Madde l6: Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça kendi işlemleri ile borç altına giremezler. Karşılıksız
kazanmada kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar.

Madde 21: Yasal Yerleşim yeri velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri,ana ve babasının,ana ve babasının ortak yerleşim yeri yoksa,çocuğun kendisine  bırakıldığı ana veya  babanın yerleşim yeridir.Diğer hallerde çocuğun oturma yeri onun yerleşim yeridir. Türk Medeni Kanunun İkinci Kitabının, Birinci Kısmında Aile Hukuku ve bu başlık altında evlenme ve nişanlanma ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır.

Madde ll8: (Nişanlanma) Nişanlanma evlenme vaadi ile olur. Nişanlanma yasal temsilcinin izni olmadıkça küçüğü ve kısıtlıyı bağlamaz.

Madde l24: (Evlenme ile ilgili düzenlemeler ise) Erkek ve kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemezler. Ancak hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple l6 yaşını doldurmamış bir kadın ve erkeğin evlenmesine izin verebilir.Olanak bulundukça karardan önce ana,baba veya vasi dinlenir.

Madde l25: Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.

Madde l26: Küçük Yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.

Madde128: (Mahkemeye Başvurma) Hakim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.

Türk Medeni Kanunu İkinci Kitap, İkinci Kısmında ise, Hısımlık ve soy bağına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

Madde 282: Çocuk ile ana arasında soy bağı doğum ile kurulur. Çocuk ile baba arasındaki soy bağı, ana ile evlilik,tanıma veya hakim hükmü ile olur.  Soy bağı ayrıca evlat edinme yolu ile de kurulur.

Madde 32l: (Soyadı) Çocuk ana ve baba evli ise ailenin evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.

Madde 322: (Karşılıklı yükümlülükler) Ana, baba ve çocuk ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.

Madde323: (Çocuk ile kişisel ilişki) Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.

Madde 324: Ana ve babadan her biri, çocuğun diğeri ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmalıdır.Kişisel ilişki nedeni ile çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler yada diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı ret dilebilir veya kendilerinden alınabilir.

Madde 327: (Çocuğun Bakım ve Eğitim Giderlerinin Karşılanması) Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.Ana ve baba yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamaların yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı halinde, hakimin izni ile çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek bir miktar sarf edilebilir.

Madde 328: (Ana ve babanın bakım borcunun süresi) Ana ve babanın bakım borcunun süresi, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk Ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.

Madde 329: (Nafaka-dava hakkı) Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip küçükte nafaka davası açabilir.

Madde 330: (Nafaka miktarının takdiri) Nafaka miktarı çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka belirlenmesinde çocuğun geliri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir.

Madde 331: Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.

Madde 335: Ergin olmayan çocuk ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal bir sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınmaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe kısıtlanan ergin çocuklarda ana ve babanın velayeti altında kalırlar.

Madde 336: Ana ve baba evli ise: Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık gerçekleşmişse hakim velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Madde 337: (Ana ve evli değilse) Ana ve baba evli değilse velayet anneye aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş yada velayet kendisinden alınmış ise, hakim çocuğun menfaatine göre vasi atar veya velayeti babaya verir.

Madde 338: (Üvey Çocuklar) Eşler ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermek yükümlüdürler. Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe, diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur. Durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.

Madde 339: (Velayetin kapsamı) Ana ve baba bakım ve eğitim konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar. Önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk ana ve babasının rızası dışında evi terk edemez. Ve yasal sebepler olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar.

Madde 340: Ana ve baba çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar.

Madde 341: Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Anne ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir. Ergin, dinini seçmekte özgürdür.

Madde 346: Çocuğun Korunması Korunma önlemleri

Madde 347: Çocukların yerleştirilmesi ve Madde:348:Velayetin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeleri içerir. (Bu hususta Çocukların ihmal ve istismarının hukuki boyutuna ilişkin çalışmada ayrıntılı olarak değinilmiştir. Bknz: Çocuk İstismarı ve ihlali Hukuki Boyut Notları)

Madde 349: (Ana veya babanın yeniden evlenmesi halinde) Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasın gerektirmez. Ancak çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirileceği gibi, durum ve koşullar gerektirdiğinde velayet kaldırılarak çocuğa  vaside atanabilir.

Madde 350: (Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın yükümlülükleri) Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın çocukların bakım ve eğitim giderlerini
karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba, çocuğun ödeme gücü yoksa giderler devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.

Madde 352: (Çocuğun Malları) Ana-baba evlilik devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahiptirler ve bununla yükümlüdürler. Kural olarak hesap ve güvence vermezler. Yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumda hakim müdahale eder.

Madde 353: Evlilik sona erince, velayet kendisinde kalan eş, hakime çocuğun mal varlığının dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu mal varlığında ve yapılan yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.

Madde 354: Ana-baba kusurları sebebi ile velayet kaldırılmadıkça çocuğun mallarını kullanabilirler.

Madde 360: Ana ve baba çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple olursa olsun, yeterince özen göstermezlerse, hakim malların korunması için uygun önlemleri alır.

Madde 495: (Çocuğun mirasçılığı) Miras bırakanın birinci derecede mirasçıları onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.

Madde 500: Evlatlıkta evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olur. Evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.

Madde 502: Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Çocuğun, özel hukuk alanında kişi olarak statüsü Türk Medeni kanunun yukarıda yer alan bölümlerinde kişilik hakları, nişanlanma, evlenme, soy bağı, velayet, çocuk malları başlıkları altında Aile Hukuku kitabında düzenlenmiştir. Üçüncü kitap miras hukuk kısmında da çocuğun miras hakkı düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu (5237 sayılı), Türk Ceza Kanununda, Kanunla ihtilaf halinde olan, diğer bir ifade ile kanunlarda suç sayılan bir eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen Çocukların, hangi yaş diliminde, bu eylemlerinden hangi koşullarda s o r u m l u olduklarına ilişkin düzenleme Türk Ceza kanunun Birinci Kitap, ikinci Kısım ve İkinci Bölümünde “Yaş Küçüklüğü” başlığı altında 3l.madde yer almaktadır. Bu durumda kanunla ihtilaf halinde olan çocukların yargılaması da ‘Çocuk Koruma Kanundaki mahkemelerin kuruluş görev yargılama usul ve esasları ile gene Ceza Muhakemeleri Kanundaki usul ve esaslarla yapılır. Çocuk Koruma Kanunda, ceza yasasına göre suç teşkil eden bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılan, ya da güvenlik tedbirlerine karar verilen çocuk  ‘suça sürüklenen çocuk’ olarak tanımlanmıştır.

Türk Ceza Kanunu Madde 31: (Yaş Küçüklüğü)

  1. Fiili işlediği sırada l2 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında ceza kovuşturması yapılamaz. Ancak Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
  2. Fiili işlediği sırada l2 yaşını doldurmuş olup l5 yaşını doldurmamış olanların, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
    İşlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on iki yıla, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde yedi yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    Diğer cezaların 2/3 indirilir.Bu halde her fiil için verilecek hapis cezası 6 yıldan fazla olamaz.
  3. Fiili işlediği sırada l5 yaşını doldurmuş olup ta,l8 yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on dört yıldan yirmi yıla, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan l2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.Diğer cezaların l/2 indirilir.ve her halde her fiil için verilecek hapis cezası sekiz yıldan fazla olamaz.

Türk Ceza Kanunun tanımlara ilişkin 6.maddesinde  ‘Çocuk’ henüz 18 yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlanmıştır.Türk Ceza Kanunda çocuklar yaş küçüklüğü başlığı altındaki düzenleme çerçevesinde,Türk Ceza Kanununda suç teşkil eden fiilleri işlediklerinin iddia edilmesi
halinde ceza sorumlulukları söz konusudur

 

Bir yanıt yazın